O iş olmadı be güzelim

hayalperest yurdum insaninin en sik kullandigi cümlelerden biridir. önce planlar ballandira ballandira anlatilir, atilir tutulur, sonra o is olmayinca da mevzu böyle kisa kesilir.

severek kullandigim bir cümledir ayni zamanda.

(bkz: bu ne perhiz bu ne lahana tursusu)
(ranable, 02.08.2005 21:07 ~ 21:08)

Ayni sekilde bir ara dilimize pelesenk olmustu bu laf. Dun ve bugun tekrar kullanmam icap etmeye basladi. Neden mi?

Hersey, belki de, küçükken gordugum ruyalardan cikti, kimbilir. Oldum olasi hatirladigim ilk ruyalardan birinde, deniz uzerinden ucak bir ucaktan parasutle atlayip, denize dusup, sonra da ucaktan atilan ip-merdiven ile yukari cikiyordum. Yamyamlardan kacip bizim evin altindaki magaraya saklanma ruyamla ayni donemlere gelir bu ruyayi gormem.

Sonralari Ankara’da parasut kulesini gormemle icimde birseyler kipirdamaya baslamisti. Ama yapacak cesareti bulamiyordum acikcasi. Hele ki tek basima yapmak, bu ise kalkismak, en amiyane tabirle “yemiyordu”. Bazi seyleri yapmam icin katalizore olan ihtiyacimin da agir bastigi durumlardan biriydi bu.

Ta ki 3 aylik Kaliforniya macerasina baslayana dek, icimde ukte olarak kaldi bu parasut mevzusu. Bir gun labda, can sikintisindan dolanirken, lab arkadaslarindan Cole’un masasindaki bir fotografa laf atmamla basladi. 6-7 tane kisi ucaktan atlayip, halka yapmislar o sekilde egleniyorlardi. Onlarinki de boyle bir hayatti sonucta. Henuz yaptiklarinin adini da bilmiyordum. Ne guzel di mi Cole, ben de yapmak istemisimdir hep dedim. Kivilcim cumle Cole’dan gelmisti akabinde: “Istersen yapabiliz, bir arkadasim yapti gecenlerde, buraya cok yakin bir yer var. “Skydiving” deniyor buna.” O andan sonra artik bu fikir beynime islendi. Yapilan arastirmalar, mekan, fiyat sorgulamalari ardindan, sonunda Cole ile ikimizden baska akl-i selim de bulamayinca, benim donmemden bir hafta onceki haftasonu icin randevu aldik. Havalar sahane tabi, hic dert etmiyoruz ki edilecegini de dusunmuyoruz, bilmiyoruz zira. Olivia, bizi arabasiyla 1 saatlik yol sonunda oraya goturdu. Sagolsun birlikte calistigimiz insan olarak yalniz birakmamak adina yapmisti ki tesekkurlerimiz sonsuzdur. Ancak yaklastikca bazi seylerin farkina varmaya basladik. Berkeley de hava guzel olmus olabilir ama iclere dogru gittikce, hava iyice bulutlanmaya ve hicbirsekilde gokyuzunu gormez hale geldik. Hala daha bunun kotu birsey oldugunu bilmiyorduk gerci. Atlama yerine geldigimizde gorduk ki bircok bekleyen insan var. 4 km’den asagiya atlarken insanin dunyayi gormesi gerektigini ogrenmemizle, umutsuzluga dusmemiz de ayni saniyelere denk geliyor. Yaklasik 3-4 saat kadar ha açti açacak diye gokyuzune bakarak gecti. Bir ara cok az aralayinca bulutlar, bir grup hemen ucaga atlayip atladi. Umitlendik biz de haliyle. Bir umuttu insani yasatan. Ama daha onumuzde bircok insan vardi, sabah ki gruplardan. Vakit gectikce, bulutlar gecit vermedikce ve gunesin batma vakti yaklastikca, umutlarimiz da batmaya basladi. Bir ara hangardaki koltuklarda uyukladigimi hatirliyorum. Baska turlu vakit gecmiyordu. Keske uyusam da sonra biri uyandirip, hadi Salih atliyoruz dese diye hayaller kuruyordum. Ama beyhudeydi hepsi. Kös kös geri donduk. Yolda, Wendy’s den hamburger yiyip kendimize gelme numaralari yaptik. Sahsen benim agzimi bicak acmiyordu o ana dek. Cole surekli konusabilen bir insan oldugu icin sorun yoktu pek. Birseyler yemek iyi geldi. Acildim.

Almanya’ya donunce birkac arastirma neticesinde Köln ve civarinda bircok yer oldugunu ogrenince tekrar umutlar kabardi. Hatta Rana’yi ikna ettim bile denirdi. Ama bir turlu uygun zaman ve parayi ayarlayamayinca ertelemeler baska ertelemeleri getirdi.

Ispanya’ya geldigimde kafamda bu vardi. Skydiving. 4 km’den atlayip, 60 saniye boyunca serbest dusus yapmak. Sonra da dunyaya konmak. Nereden konu acildi hatirlamiyorum ama Xisco ile bunu konustugumuzda o da hep atlamak istedigini ama cesaret edemedigini soyleyince, onu gaza getirdim. Hemen internette Tarragona cevresinde arastirma yapmaya basladim ve nisbeten yakin oldukca buyuk bir atlama yeri buldum. (Aslinda drop-zone diye geciyor ingilizce ama dusme yeri diye cevirmek pek hos olmuyor. :) ). Bunu konustuktan birkac hafta sonra da buradaki Türk tayfadan Sibel’in ve birkac arkadasinin da boyle bir plani oldugunu ogrenince, voltrani olusturalim havada ne guzel olur diye hep birlikte plan yapmaya basladik. Eylul derken, Ekim oldu. Ekim derken, Kasim’a sarkti ve sonunda 6 kisi olarak ortak bir tarih belirleyebildik ve kasim’in basina randevu alma isine giristik. Ancak bu kez de gec kalmistik. Haftasonu tum zamanlar doluydu. Sonunda 25 kasim pazar gunu icin mutabakata vardik ve randevu isini de hallettik. Akabinde depozitolar odendi, eldivenler alindi, konu uzerinde konusuldu, konusuldu vs.vs. Hersey hazirdi. Ama yine tek sorun hava durumu gozukuyordu. Zira haftalardir bulut yuzu gormeyen gokyuzu, son bir hafta bulutlanmaya arada yagmur yagmaya baslamisti. Hafta ici her gun hava durumunu 3-4 farkli kaynaktan kontrol etmeye basladik. C.tesi bulutlar gidiyor ve Pazar gunu hava aciyordu. Cok guzel bir haberdi. Bir umuttu bizi yasatan. Sanki bu kez olacakti. Hava da guzeldi, daha ne olsundu.

Ancak cuma gunu ilgili yeri arayinca, maalesef, pazar gununun ruzgarli olacagini ve gelmeden once aramamizi soylediler. Evet, bu sefer birsey daha ogrenmistik. Dunyayi gormek yetmiyordu. Ruzgar da olmamasi gerekiyordu. Ve bize inat pazar gunu icin saatte 20 km’lik ruzgar gozukuyordu. Sanirim olmayacakti. C.tesi ertesi gun icin hicbir hayal kurmadan yattim. Sabah 9 gibi uyanip, aradim. cok ruzgar var, gelmeyin, atlama olmayacak dedi karsidaki ses. Bekliyordum bunu ama bir umuttu insani yasatan. Bir surpriz bekliyordum ama olmadi maalesef. Digerlerine haber verdigimde herkes, saka yapiyorsun di mi diye soylediklerimin saka oldugunu dusunmek istiyorlardi ama maalesef degildi.

Umutlar baska bahara kalmisti. Ya da Nietzsche hakliydi:

ümit kötülüklerin en kötüsüydü, işkenceyi uzatıyordu.

26 Kasim 2007 – Tarragona – Ispanya

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.